28 Ocak 2014 Salı

BENİM NEYİM EKSİK

Bugüne kadar takip ettiğim, bakıp geçtiğim hiç bir blog yok ki bir pazar kahvaltısı postu olmasın. Bu pazar erkenden kalkıp erken saatlerde işlerimi de toparlayınca dedim ki benim neyim eksik. Bir pazar kahvaltısı postu da benim olsun.


Biz bizeydik kahvaltıda. Bende klasik kahvaltılıklardan başka bir şey hazırlamadım.


Maksat muhabbet olsun.
Ağzımızın tadı yerinde olsun.
Masamızın tek orjinal tarifi cumartesi günü Home TV de Gordon Ramsey den aldığım bu tarif. Ben tarifin orjinaline sadık kalmadım. Altta üst kısmı alınmış ve ızgara edilmiş hamburger ekmeği,onun üstünde bir dilim salam, üstte fazla suyu iyice alınmış çılbır en üstte de kaşar, 10 dk fırınlanıyor o kadar. Besleyici ve bence pratik bir tarif. Orjinalinde üstüne 3 yumurta sarısı ve tereyağının çırpılması ve buharda pişirilmesiyle elde edilen bir sos yapılıyordu. Ama ben daha önce denemediğim için cesaret edemedim. 
Tüm günlerinizin pazar kahvaltısı tadında geçmesi dileğiyle...



23 Ocak 2014 Perşembe

MAKARNA AŞKINA


Bende bir tuhaflık olduğu kesin. Zira dönem dönem bazı işlere takık yaşıyorum.Mesela yemek yapmaya başladığımda kendimi durduramıyorum, 5 gün 10 gün sürekli yemek yapmak istiyorum.3 çeşit,5 çeşit,10 çeşit.Ya da ev ile ilgili bir şeyler yapıyorsam bir süre sadece aynı tarz işler yapmak istiyorum. Sıkıntı şu ki ev halkının maalesef her gün yemek yemesi gerekiyor.Yılbaşından bu yana yemek ile falan hiç ilgim yok. Her gün akşam ne yapacağım kabusuyla eve dönüyorum. Böyle zamanlarda buzluktaki hazır yemekler imdada yetişiyor, yada bizde herkesin itirazsız ve severek yediği makarna yapılıyor.
Milyon çeşidini yapabileceğiniz makarna gerçekten hayat kurtaran bir yemek. İtalya'da kişi başına yıllık makarna tüketiminin 26 kilo bizim ülkemizde ise 6 kg olduğunu biliyor muydunuz? Biz İtalyan bir aile kadar makarna tüketmesek de Türkiye ortalamalarının epey üstünde tükettiğimiz kesin.
Geçen kış bir ara taze makarna meselesine iyice kafayı takmış bir kaç kez de evde denemiştim.Çünkü benim bildiğim kadarıyla İzmir'de taze makarna alabileceğimiz bir yer yok.Ancak hem makarna hamurunun nispeten sert bir hamur olması hemde benim evimde makarnayı açacak bir alet yada makina bulunmayışı nedeniyle bu sevdam fazla uzun süreli olmadı.Makarna açmak ve kesmek için çok güzel ve çok fonksiyonlu makinalar var elbette, birde daha basit manuel aletler var daha ziyade erişte yapmak için kullanılan.Neyse tüm bunlar bir yana saat akşam yedide eve geldikten sonra taze makarna yoğurup kesmek pek de pratik olmayacağı düşüncesiyle bu sevdayı bir emeklilik hayali olarak erteledim.
Çocukken rahmetli babannem ev eriştesi yapar onları keser kuruturdu üstelik bunu o kadar çok yapardı ki dört çocuğuna dağıtır kalanı da bütün kış kendine yeterdi. Çocukken benim için çok keyifli bir etkinlik olan bu erişte kesme seromonisine şimdi dönüp bakıyorum da meğer ne zor bir işmiş.Tertemiz sofra örtülerinin üstüne kesilen erişteler serilir kuruyana kadar evin çok da fazla girilip çıkılmayan bir odasında bekletilir. İyice kuruyan erişteler bez torbalara paylaştırılır falan filan... Geçen sene dört kişilik makarnayı yoğurmak, açmak, kesmek falan uğraşınca eskiler ne kadar sabırlıymış demekten kendimi alamadım.

Bu kadar gevezelik yapmamın nedeni efendim; bu akşam yine makarnaya talim etmiş olmamız. Pesto soslu makarnamız afiyetle yendi. Ben pesto sosunun değişik bir versiyonunu taze fesleğen bulamadığım zamanlar taze ıspanak içine kuru reyhan ilavesiyle de yapıyorum. Böylesi de gayet lezzetli oluyor, ilgilenenlerin denemesi tavsiyesiyle.






















16 Ocak 2014 Perşembe

DÜN AKŞAM MİSAFİRİMİZ VARDI


Dün akşam evimizi bu sevimli ziyaret etti.Henüz bir ismi yok. Karşı komşumun alman kurdunun yavrularından biri. Bizim evde herkes hayvan dostudur. Ben, eşim,kızlar. Özellikle kızların sokak hayvanları konusundaki duyarlılıkları pek çok yetişkine örnek olacak düzeydedir. Dün akşam da Jasmin bu minik yavruyu getirdi eve . Malum biz üst üste bu konuda çok acı yaşayınca yeni bir hayvan sahibi olmak için biraz ara verme kararı vermiştik. Beni hayvan sahipleri ve hayvan dostları çok iyi anlar, evdeki hayvan dostunu kaybetmek insanın yaşayabileceği en büyük acılardan biri. Hele hele bizim gibi bunu üst üste yaşadıysanız insan sevmeye korkar hale geliyor. Neyse acıları tazelemeyelim.

Bu minik evimizde çok kısa bir süre misafir edildi, zira daha çok küçük ve annesinin yanında olması gerekiyor.Sevgili yavru şansın bol, ömrün uzun olsun. 

15 Ocak 2014 Çarşamba

İYİ Kİ DOĞDUN MAVİ GÖZLÜ DEV

      1963 yılında 61 yaşında Moskova'da  kaybettiğimiz büyük ustanın doğum günü bugün. Nazım Hikmet Ran, ülkemizin kıymetini bilmediği, bırakın kıymet bilmeyi komünizm propogandası yapmakla suçlayarak Türk vatandaşlığından çıkardığı ve hayatının sonuna kadar sürgün hayatına mahkum ettiği ünlü şair,düşünür,yazar....

     Geçen yıl eşim Moskova ziyareti sırasında, ünlü şairin Novo Devichy mezarlığında bulunan mezarını ziyaret etme olanağı bulmuştu. Büyük aşkı Vera'nın mezarının Nazım'ın ayakucunda olduğunu, Novo Devichy mezarlığının Tolstoy, Boris Yeltsin, Einstein ve adını hatırlayamadığım daha pek çok insanın mezarına ev sahipliği yaptığını da bu vesileyle öğrenmiştim. 
    Söyleyecek çok şey var, Nazım'a dair, Nazım'ın aşklarına, insan sevgisine, memleket sevdasına oğul özlemine dair. Ama böyle zamanlarda insanın boğazında düğümleniyor sözler. Hangi şiirini paylaşayım diye düşündüm bir süre. Hepsi öyle güzel öyle değerli ki benim için. Kuvay-ı Milliye destanı mesela,  neredeyse ezbere bildiğim, kaç kez okuyup kaç kez dinlediğimi artık hatırlamadığım. Ama nedenini bilmediğim bir biçimde bugün biricik oğlu Memet'e yazdığı bu son mektubu paylaşmak istedim sizlerle. 

İyi ki doğdun büyük usta doğum günün kutlu olsun...



Memed'e Son Mektubumdur


Bir yandan cellatlar girdi araya, 
Bir yandan, oyun etti bana 
bu mendebur yürek, 

Nasip olmayacak Memed\'im yavrum, 
seni bir daha görmek. 

Biliyorum, 

buğday başağı gibi delikanlı olacaksın, 
ben de öyleydim gençliğimde, 
kumral, ince, uzun; 

gözlerin ananınkiler gibi kocaman, 
bazen de bir parça bir tuhaf mahzun; 
alnın alabildiğine aydınlık; 
herhalde sesin de olacak 
- berbattı benimkisi - 

türküler döktüreceksin yanık mı yanık... 
Konuşmasını mı bileceksin 
- ben de becerirdim o işi 
sinirlenmediğim zamanlar - 

bal damlayacak dilinden. 
Vay, Memet, kızların çekeceği var 
senin elinden. 

Müşküldür 
babasız büyütmek erkek evladı. 

Ananı üzme oğlum, 
ben güldürmedim yüzünü, 
sen güldür. 

Anan, 
ipek gibi kuvvetli, ipek gibi yumuşak; 
anan, 
nineliğinde bile güzel olacak 
onu ilk gördüğüm günkü gibi, 
Boğaziçi\'nde, 
on yedisinde 
ay işığı, günışığı, can eriği, 
dünya güzeli. 

Anan, 
ayrıldık bir sabah, 
buluşmak üzre, 
buluşamadık. 

Anan, 
anaların en iyisi en akıllısı, 
yüz yıl yaşar inşallah... 

Ölmekten, oğlum korkmuyorum, 
ama ne de olsa 
iş arasında bazen 
irkilip ansızın, 

yahut yalnızlığında uyku öncesinin 
günleri saymak biraz zor. 

Dünyada doymak olmuyor, Memet, 
doymak olmuyor... 

Dünyada kiracı gibi değil, 
yazlığa gelmiş gibi de değil, 
yaşa dünyada babanın eviymiş gibi... 
Tohuma, toprağa, denize inan. 
İnsana hepsinden önce. 

Bulutu, makinayı, kitabı sev, 
insanı hepsinden önce. 

Kuruyan dalın 
sönen yıldızın 
sakat hayvanın 
duy kederini, 
hepsinden önce de insanın. 

Sevindirsin seni cümlesi nimetlerin 
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık, 
sevindirsin seni dört mevsim. 
ama hepsinden önce insan sevindirsin seni. 
Memet, 
memleketler içinde bir şirin memlekettir 
Türkiye, 
bizim memleket, 
insanı da, 
su katılmamışı, 
çalışkandır, ağırbaşlı, yiğittir, 
ama dehşetli fakir. 
............. 
............... 
Memet, 
ben dilimden, türkülerimden, 
tuzumdan, ekmeğimden uzakta, 
anana hasret, sana hasret, 
yoldaşlarıma, halkıma hasret öleceğim, 
ama sürgünde değil, 
gurbet ellerde değil, 

öleceğim rüyalarımın memleketinde, 
beyaz şehrinde en güzel günlerimin. 
............. 
............... 



10 Ocak 2014 Cuma

KUZİNEDE KESTANE VE ŞARAP KEYFİ


     Cumartesi kızlar evde parti yapmaya kalkışınca eşimle beni dışarı postaladılar. Saatler süren pazarlıktan sonra gece 12.00 'de eve dönmek üzere anlaştık. Biz de annemlere olağan hafta sonu  ziyaretimizi gerçekleştirmek için İskele'ye yollandık. Kışın bizimkilere gitmenin en güzel yanı kuzine keyfi . Kuzinede pişirdiğimiz kestanelere 2006 dan beri açılmayı bekleyen İtalyan şarabımız eşlik etti. 
     Sonuçta ailelerimizle ve sevdiklerimizle geçirilen zaman çok değerli.




     Ben bu konuda şanslıyım. Üniversiteyi İzmir'de ailemin yanında okudum mezun oldum İzmir'de çalışmaya başladım. Evlendim yine İzmir'de kaldım dolayısıyla ailemle uzun süreli ayrılıklarım hiç olmadı. Onların yakın ilgisini ve desteğini her zaman yanı başımda hissettim. Elbette herkes bu kadar şanslı olmayabilir. Bu arada kimsenin özlemini tazelemek değil elbette niyetim. Zira artık iletişim araçları öyle çeşitlendi ve fonksiyonları o kadar arttı ki artık uzaklar kolayca yakın oluyor.
    Yeni yılda herkesin sevdikleriyle bolca zaman geçirebilmesi dileğiyle...

YAŞASIN CUMA

Yaşasın Cuma,

Yoğun bir çalışma haftasından sonra nihayet Cuma geldi. Hafta sonu da evde birikmiş işler beni bekliyor ama olsun evde olmak her şeye rağmen güzel,  üstelik bu sene İzmir'de kış öyle güzel geçiyor ki yarın kapıyı pencereyi açıp şöyle güzel bir temizlik yapasım evde ne var ne yok yıkayasım var. Gerçi yüksek ihtimalle bu düşüncem yarın sabaha kadar devam edecek:) Zira bizim ev kalabalık o nedenle de kolay kirlenip çok da kolay dağılabilen bir ev ama olsun, ben dağınık da olsa içinde yaşandığı anlaşılan evleri seviyorum. 

Herkesin hafta sonu mutlu geçsin efendim...:)



4 Ocak 2014 Cumartesi

Dağ laleleri, MFÖ ve Islak Kek


























Hafta sonu eşim elinde iki demet dağ lalesi ve dilinde sana sarı laleler aldım çiçek pazarından şarkısıyla geldi eve. Dağ lalesi ikimizinde çok sevdiği ama çok sık bulamadığımız bir çiçek.Çok nadir olarak semt pazarlarında görüyoruz ve her gördüğümüzde de almaya çalışıyoruz. Dağ laleleri hem soğanlarıyla birlikte satıldığından diğer kesme çiçeklere nazaran çok daha uzun süre dayanıyor hemde eve taptaze bir enerji getiriyor.



uykulu gözlerle döndüm rüyamdan,
sana sarı laleler aldım çiçek pazarından..

sen olmasan.. buralara gelemezdim ben..
sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden..
nasıl bir sevdaysa bu, karşı koyamam..
dayanamam, kıskanırım seni, paylaşamam..
satırlar uçar gider aklımdan..
sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından..









Çiçekler,  üstüne de MFÖ'nün bu çok sevdiğim şarkısıyla keyfim iyiden iyiye yerine gelmişken ben de bir güzellik yaptım ve Oktay Ustanın klasik ıslak kekiyle hafta sonu keyfimizi taçlandırdım. Klasik tariften tek farkı üzerini ıslatmak icin ayırdığımız 1 bardak sıvı karışıma yarım bardak daha süt ilave ederek sıvı karışım miktarını biraz artırmak oldu, Zira 1 bardak karışımla kek yeterince ıslak olmuyor. Elbette bu tarifin,  bizim evdekilerin ağız tadına göre yorumlanmış hali. 







Herkese mutlu ve keyifli bir hafta sonu dilerim...